Skip to content

Latest commit

 

History

History
130 lines (70 loc) · 14.2 KB

26_Göremediğimiz_Tüm_Işıklar_Anthony_Doerr.md

File metadata and controls

130 lines (70 loc) · 14.2 KB

Göremediğimiz Tüm Işıklar - Anthony Doerr

576 Sayfa

15.12.2020


Göremediğimiz-Tüm-Işıklar

Karakterler ;

  • Marie-Laure LeBlanc : 6 yaşında kör olan küçük kız
  • Baş Çilingir Daniel LeBlanc : Marie-Laure'nin babası
  • Etienne LeBlanc : Marie'nin amcası
  • Werner Pfennig : Alman genç çocuk
  • Jutta Pfennig : Werner'in kardeşi
  • Madam Manec : Etienne'nin yıllar boyunca yanında ki hizmetçi ve yardımcısı

Saint-Malo -Vauborel Sokağı 4 numara


Werner ve kız kardeşi (Jutta) Zollverein isminde ki bir yerde çocukluklarını geçirdiler.. Aynı zamanda öksüzlerin kaldığı iki katlı eski bir binada ve fakirlik içerisinde büyüdüler.

Marie-Laure 6 yaşında kör olduktan sonra babasıyla birlikte dört odalı bir evde yaşıyorlardı. Marie'nin babası Doğa Tarihi Müzesi'nin baş çilingiriydi. Marie hep babasıyla birlikte gidip gelirdi..

Babası evdeyken Marie için , ölçekli bir şekilde tüm mahallenin maketini yapıyordu. Babası , kızının saçlarını kulaklarının arkasından kurtarır ve onu kaldırıp başının üstünde hoplatırdı. Onun bir emerveillement * ("İnsanı hayretler içerisinde bırakan şey ") olduğunu , bir milyon yıl bile olsa , onu asla bırakmayacağını söylerdi. (sf.40)

Marie'nin kör olmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti , bir gün babasıyla dışarıdayken ; babası Marie'den kendilerini eve götürmesini istedi , Marie bunun ne kadar zor olduğunu babasına şikayet ederek söylüyordu , babası ise Marie'den maketi düşünmesini istedi... Marie bir süre ilerledi fakat bunu başaramadı ve ağlamaya başladı...

Werner ise yine daha henüz 8 yaşındayken , bir tane radyo bulmuştu ve bu radyoyu eve getirdi.. İlk başta çalışmıyordu , sonrasında bu radyoyu tamamen parçaladı , farklı yerlerden parçalarak bularak yeniden birleştirdi ve çalışan bir radyo haline getirdi. Her gün 10-12 kadar çocuk ile birlikte bir çok şey dinlemeye başladılar.

Uzun süre uğraşların ve tekrarların ardından Marie eve dönme konusunda yavaş yavaş ilerleme kaydetmeye başladı. Bir gün çok daha uzağa gittiler ve ilk defa içini hiçbir korku kaplamadan eve dönmeyi başarmıştı.. Bir saniye sonra babasının elleri onu koltuk altlarından kavradı ve havaya kaldırdı. Marie-Laure gülümsedi. Babası tertemiz ve ona da bulaşan bir kahkaha fırlattı. Kız bu gülüşü hayatı boyunca hatırlamaya çalışacaktı. Baba kız küçük apartman binasının önündeki kaldırımın üzerinde daireler çizerek döndüler ve karlar dalların arasından süzülürken birlikte kahkalarla güldüler...(sf.52)

Werner henüz 13 yaşında neredeyse ismi de radyo tamircisine çıkmıştı. Artık etraftan herkesin getirdiği tüm radyoları ve elektronik eşyaları rahatlıkla tamir edebiliyordu.

Babası , Maria'nın her yeni yaş gününde onun için hediye ve yeni bir roman hediye ediyordu. İlk önce "Seksen Günde Devri Alem" , bir sonraki yaş gününde "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah birinci cilt " ve son olarakta "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah ikinci cilt " kitabını kızına hediye etmişti.

Bir anda ansızın büyük bir aceleyle Marie ve babası hemen eve geldiler ; hatta Marie , ağır olduğu için kitabını yanına bile alamamıştı , sırt çantasına bir takım eşya ve yiyecek ile doldurdular.. Oldukları yeri terk etmek için istasyona ulaştılar... "Şimdi ne yapıyoruz baba ? " "Bir tren gelsin diye umutla bekliyoruz." "Başkaları ne yapıyor ? " "Onlarda umutla bekliyorlar..."(sf.96)

Fakat ilerleyen saatler de tren gelmemişti. Böyle olunca baba kız yürüyerek yola çıktılar , uzun bir süre yol aldıktan sonra bir tane tarla da mola verdiler. Geceyi burada geçireceklerdi , biraz bir şeyler atıştırdılar ve sonra Marie uykuya dalmıştı... Bunun ardından babası ise elini çantaya attı ve taşıdığı "o taşı" inceledi... kendisi ile birlikte 4 kişiye birer taş verilmişti ama bunlardan sadece bir tanesi gerçekti.. Herkes hakiki taşı kendisi taşıyormuş gibi davranmalı. (sf.111)

Paris'ten kaçtıktan üç gün sonra, Marie-Laure ve babası Evreux kasabasına girdiler. Onca yolu görmek için geldikleri adamın evi alevler içerisindeydi. Fakat ortalıkta ne o adam vardı nede başka bir şey.. Ne güzel o elması verecek ve tüm bunlar son bulacaktı.. Bunun üzerine devam etmek zorunda kaldılar, bir süre ilerledikten sonra boş bir çiflikte konaklamaya karar verdiler. Bu çiflikte de kimsecikler yoktu.

Werner, Siyasal Eğitim Ulusal Enstitüleri'nin giriş sınavına katıldı.. 8 günlük süren bu sınav boyunca çeşitli alanlarda sınav yapıldı. Hepsi de çok zorlu olan bu süreçleri çoğu öğrenci tamamlayamadı. Ama Werner sonuna kadar bunu en iyi şekilde götürdü ve başarılı oldu.

Marie-Laure ve babası , hemen bir gün içerisinde tekrardan Fransa'ya , babasının kardeşi olan Etienne'nin evine geldiler. Etienne 76% deli , savaştan gittiği gibi dönememiş. Bu yüzden kendini de eve kapatmış ve hiç dışarıya çıkmıyormuş. Etienne'nin yanında yıllardır olan yardımcısı Madam Manec onları karşıladı , karınlarını doyurdular...


Alev Denizi. Ortasında kırmızı bir nokta olan gri-mavi renkli bir taş. Kayıtlarda yüz otuz üç karat olduğu yazılıydı. 1738 yılında ya kaybedilmiş veya iki yüz yıl kilit altında tutulmak kaydıyla Fransa kralına verilmesi vasiyet edişmişti. Başını kaldırdı. Asılı lambalara, solgun ve tozlu bir altın rengine bürünmekte olan raflar dolusu ciltli kitaba baktı. Koca Avrupa'nın büklümleri arasına gizlenmiş bir çakıl taşını bulmaktı hedefi...(sf.170)


Werner , sınavları başarıyla tamamladıktan bir süre sonra yurttan ayrıldı.. Gittiği yerde ise elektronik ile arası çok iyi olduğu için , diğerlerinin hiçbir şey yapamadığı yerde kendisi her şeyi çok başarılı bir şekilde yaptı. Bunun sonucunda , matematik dersleri almaya ve haftanın birkaç günü çalışmaya başladı.. Bir süre geçtikten sonra arkadaşı Frederick , komutanlarından çok kötü bir şekilde dayak yemişti. Bunun sebebi ise en zayıf olarak gösterilmesiydi.

Marie-Laure ve babası uzun bir süre Etienne'nin evinde kaldılar. En az 120 gün kadar bir süre geçmişti. Bu süre içerisinde Marie , amcası ile tanıştı. Amcası ona büyük babası ile olanları anlattı, birlikte büyük babasının odasına girdiler. Etienne, orada ki çok büyük bir radyoyu sadece Marie'ye göstermişti.. Askerlerin emriyle evlerde ki tüm radyolar toplanmıştı. Ama sadece Marie'nin bildiği o büyük radyoyu vermediler. Marie ve amcası birlikte o radyoyu güzelce en üst kata sakladılar..

Bir süre sonra Fransa'dan babasına mektup gelmişti. Babasını Fransa'ya çağırıyorlardı.. Bu arada babası gitmeden Marie için tüm şehrin maketini yapmıştı. Neredeyse sekiz yüze yakın bina bulunuyordu.. Babası en fazla on gün içerisinde döneceğini söz vererek oradan ayrılarak yola çıktı.. Ama üzücü bir şekilde, Fransa'ya varmadan hemen önce tutuklandı ve sorgulandı.. Babasını başka adamlar ile birlikte farklı bir yere götürdüler.

Werner , Frederick ile Berlin'e onların evine gittiler. Werner, onların evinde ilk defa asansör gördü.. Sonrasında okula geri döndüklerinde, ilerleyen zamanlarda gözleri düzgün görmediği için Frederick defalarca dayak yedi ve çok kötü bir şekilde oradan ayrıldı.. Werner ise komutanı tarafından normalde 18 yaşında olduğu ama sahtecilik yaptığı iddia edilerek farklı bir yere gönderildi.

Maria Laure'nin babası ne yazık ki geri dönemedi. Onu ceza olarak hapishaneye kapattıklarının haberi geldi.. İlerleyen zamanlarda babası kızına mektuplar yazdı ve kendisinin ne kadar iyi durumda olduğundan bahsetti.. Madam Manec ise Marie'yi defalarca şehirde gezdirdi ve sahile götürdü. En sonunda ne yazık ki Madam Manec çok kötü hasta oldu ve bir süre sonra Madam Manec öldü.


Maria Laure'nin babasından gelen mektuptan bir parça ;

Bugün kestane ağacı kılığına girmiş bir meşe ağacı gördüm. Doğru şeyi yapacağını biliyorum. Eğer anlamak istiyorsan, Etienne'nin evinin içine bak, evinin içine." (sf.390)


Werner , uzun bir süre boyunca, yasadışı yapılan yayınları yakaladı.

Marie-Laure ve amcası Etienne bir başlarına kaldılar ve birlikte yaşamaya devam ettiler. Bu süre içerisinde amcasının çatı katındaki radyodan gizli gizli yayın yaparak, bir haber almayı umut ediyorlardı. Günler günleri kovaladı. Babası Saint-Malo'dan ayrılalı ve geriye dönmeyeli üç yıl dört ay, bin iki yüz yirmi dört gün, geçmişti. Marie'nin 16. yaş gününde amcası hediye olarak, Braille alfabesi ile yazılmış "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah" kitabının birinci ve ikinci bölümünü hediye etti.

Tüm bunlardan ayrı bir tane Von Rumpel adında bir tane adam vardı, hasta olduğu ve doktorlar tarafından sayılı ömrü kaldığı söyleniyordu.. Bu sebeple bu adam, Alev Denizi dediğimiz o elmasın peşine düştü.. Bir şekilde ilk üç elmasa ulaştı ama bunlar gerçek elmaslar değildi.. Çilingirci adamı öğrenmişti. İlk önce Paristeki Marie'lerin evine gitti oranın altını üstünü getirdi ve bir şey bulamadı.

  • YIL 1944 | HAZİRAN-TEMMUZ

Werner, yine yayın yapan cihazları bulmakla görevliydi. Üstlerinden emir aldılar, Saint-Malo'dan yayın yapıldığı bildirilmişti.. Werner ve yanındakiler buraya geldiklerinde araştırmaya başladılar.. Werner aslında ilk gün dinlediğinde bu yayını fark etti, ama 6 yaşındayken dinlediği o adamın olduğunu keşfettiği için bunu bildiremedi. Werner araştırma yaparak, bu yayının Etienne'nin evinden yapıldığını öğrendi.

Marie yine bir gün fırına gitti, ardından sahildeki o küçük mağaraya inmişti. Tam oradayken, Von Rumpel gelip Marie'yi köşeye sıkıştırdı. Zor da olsa Marie, kapıyı kapatmayı başarmıştı. Von Rumpel, babasının bir şey getirip getirmediğini soruyordu yani aslında o elmasın peşindeydi. Marie net bir cevap vermedi... Eve çok fazla geç kalınca, yıllardan beri dışarıya çıkmayan Etienne o korkuyla dışarıya çıkmak zorunda kaldı ve sonunda Marie'yi bulup eve getirdi.

Marie, babasının gönderdiği mesajdaki o bölümü hatırladı ve hemen babasının onun için yaptığı maketin başına gitti. Kendi evlerini maketten söktü ve onu açmaya koyuldu ve bingo. Tahmin ettiği gibi maketin içinden "Alev Denizi" yani elmas çıktı.. Ertesi gün Etienne amcası tutuklandı ve zaten hemen akabinde savaş başladı.

Marie evdeyken amcası dönmediği için zaten korkmuştu. O sırada eve birinin girdiğini fark etti. Dinleyince bu kişinin yine o topal adam yani Von Rumpel olduğunu fark etti. Marie hemen gardıropun içindeki gizli yere girdi. Ne yazık ki burada aç susuz 5-6 gün kadar kalmak zorunda kaldı ve bu sürede oradaki radyodan yayın yaptı..

Bir süre enkazın altında kalan Werner, en sonunda oradan kurtulup Marie'nin evine geldi. Von Rumpel'i öldürerek , Marie'yi kurtardı. Bir süre birlikte zaman geçiren Werner ve Marie sonrasında ayrıldılar..

Marie güvenli bir şekilde amcası ile tekrar buluştu. Werner ise yakalanarak, oradan oraya savruldu.

YIL 1974

Werner ölmüştü. Bunun üzerine Werner'in eşyalarını, kardeşine bir şekilde ulaştırdılar. Kardeşi artık evlenmiş ve öğretmendi.. Werner'in eşyalarının arasında o bir tek maket ev çıkmıştı. Bunun üzerine bu maket evi yanına alarak Saint-Malo'ya dönen Jutta. Marie'nin nerede olduğunu öğrendikten sonra, Marie'nin yanına gitti. Onunla konuştu ve bu evi ona tekrardan geri verdi. İçerisinde yine o elmas taşı duruyordu.. Fakat Marie, bu zamana kadar hiçbir şekilde babasından haber alamadı.

YIL 2014

Marie hâlâ yaşıyordu..

Kitaptan Alıntılar ;

  • " Gözlerinizi açın ve sonsuza kadar kapanmadan önce onlarla ne kadar şey görebilirseniz görün..." (sf.62)
  • " Tarihten almamız gereken en büyük ders nedir , biliyor musun ? Tarihin zaferi kazananlar tarafından yazılıyor olması. İşte ders budur. Kazanan kim ise , tarih hakkında karar verecek olan da odur. Bizler kendi menfaatlerimiz uğruna uğraş veririz. Tabii ki öyle yaparız. Bana öyle davranmayan tek bir kişi göster..." (sf.103)
  • " Mantığının sesini dinle. Her sonucun bir nedeni ve her güçlüğün de bir çözümü vardır. Her kilidin bir anahtarı olduğu gibi...(sf.129)
  • " Yalan söyleme. Kendini aldatabilirsin, Werner, ama bana yalan söyleme..." (sf.158)
  • "İşte diye düşündü kız. Korkusunun, tüm korkularının temelinde yatan buydu işte... Durdurma gücünüzün olmadığı bir ışık üzerinize tutuluyor ve birileri mermiyi hedefine gönderiyor.." (sf.190)
  • "Her şey öyle kolaylıkla elde edilemezdi. Babası hep ne derdi ? 'Engelleri fırsatlar olarak gör. Engeller insana ilham verir.'" (sf.205)
  • "Ama çıtayı yükseltmek, ümidin gerçekleşmesini riske atmak demekti." (sf.241)
  • "Gözlerini kapatmak, unutmak ve her şeyden vazgeçmek istiyordu. Şakağına dayanacak bir tüfek namlusunu beklemek istiyordu, ama Volkheimer'ın hayatın yaşanmaya değer olduğunu kanıtlamaya niyeti vardı anlaşılan.." (sf.245)
  • "Seni asla bırakmayacağım, bir milyon yıl bile olsa bırakmayacağım." (sf.260)
  • "Yetmiş altı yaşındayım," diye fısıldıyordu, "ve kendimi hâlâ nasıl böyle hissedebiliyorum? Gözlerinde yıldızlar olan küçük bir kız gibi?" (sf.292)
  • "İnanmaktan asla vazgeçmemelisin. En önemli şey budur." (sf.334)
  • "Ölmeden önce yaşamak istemiyor musun?" (sf.365)
  • "Bilim, evladım, hatalardan oluşur, ama bunlar yararlı hatalardır, çünkü insanı adım adım gerçeğe götürür." (sf.366)
  • "Marie-Laure," dedi. Etienne hiç tereddüt etmeden. Elini iki eliyle sıktı. "Bugüne kadar benim hayatıma giren en güzel şey sensin." (sf.475)