Skip to content

Latest commit

 

History

History
85 lines (44 loc) · 9.83 KB

32_İcatlarım_Tesla.md

File metadata and controls

85 lines (44 loc) · 9.83 KB

İcatlarım - Tesla

120 Sayfa

22.12.2020


İcatlarım



NOT:
Lord Rayleigh - 1904 yılında Nobel Fizik ödülü kazanan, argon elementini keşfetmiş İngiliz fizikçi.
Steve Brodie - 23 Temmuz 1886 günü, 41 metre yüksekliğindeki Brooklyn Köprüsü'nden atlayıp sağ kalmayı başarmış ilk kişidir ve bir anda ünlenmiştir.



Babam oldukça bilgiliydi, gerçek bir filozof, şair ve yazardı. Babamın kendi kendine konuşmak gibi tuhaf bir alışkanlığı vardı, sık sık kendince bir sohbet üretir ve kendini öylesine kaptırırdı ki karşı görüş sunarken ses tonunu değiştirip, sanki iki insan hararetle tartışıyormuş gibi bir hava yaratırdı. Hatta dışarıdan dinleyen biri odanın içinde birkaç farklı insanın olduğuna yemin edebilirdi. (sf.11)

Annem birinci sınıf bir mucitti ve inanıyorum ki çağdaş hayatın çok yönlü imkanlarına sahip olsaydı en büyük mucitlerin başında gelir, çok büyük başarılara imza atardı. Çok sayıda araç-gereç icat edip üretmiş olan annem, kendi eğirdiği ipliklerle de muhteşem dokumalar yapardı. İp için gereken tohumları eker, bitkileri yetiştirir ve hatta liflerine bile kendisi ayırırdı. Gece gündüz çalışır, yorulmak nedir bilmezdi; giydiğimiz kıyafetlerin ve evdeki döşemelerin çoğu onun el maharetinin ürünüydü. Elleri, altmışını geçtiğinde bile kaşla göz arasında üç düğüm atacak kadar pratiğini korumuştu. (sf.12)

Tesla'nın çocukluğunda çok büyük bir problemi vardı; gözlerinin önünde ışıklar çakıyor ve farklı farklı görüntüler görüyordu. Bunun için aşağıdaki anlattığı gibi bir şey yapmaya başladı;

"Sonunda tamamen rahatlamamı sağlayan bir şey keşfettim; zihnimin derinliklerinde ne kadar uzağa gidersem yeni görüntüler elde etmem de o kadar kolay oluyordu. Böylece zihnimde yaptığım seyahatlare devam ettim. Her gece, hatta bazen yalnızken gündüzleri bile yeni yerler, şehirler, ülkeler görüp oralardaki insanlarla buluşup arkadaşlık ediyor ve yeni dostlar edindiğim bir hayat sürdürdüğüm seyahatlara çıkıyordum. (...) Bu yöntemi on yedi yaşına dek, düşüncelerim tamamıyla icatlara yoğunlaşana kadar uygulamayı sürdürdüm. Sonrasında büyük bir keyifle fark ettim ki hayal dünyam olağanüstü gelişmişti. Hiçbir modelleme, çizim ya da deney yapmam gerekmiyordu. Sanki gerçekmiş gibi hepsini zihnimde canlandırabiliyordum. (sf.15)

İLK İCAT DENEMELERİM (sf.25)

Bu bölümde Nikola Tesla çocukluğunda yaptığı yaramazlıklardan ve yerinde duramadığı olaylardan bahsetmektedir. Küçük küçük de olsa bir sürü akıl dolusu icat ettiği şeyleri anlatmakta.

Bu hastalıklardan da beteri, cehaletim ve umursamazlığım yüzünden başımı soktuğum binlerce türlü beladan büyük şans eseri, mucizevi bir şekilde kurtulmuş olmamdır. Neredeyse on kez suda boğulma tehlikesi atlatmışımdır; canlı canlı haşlanmak ve kızgın dumanda kavrulmaktan da kıl payı kurtuldum. Kendimi mezara gömdürdüm, kayboldum, az daha donarak ölüyordum. Kuduz köpeklerden, domuzlardan ve başka vahşi hayvanlardan son anda kurtuldum. Korkunç hastalıklar atlatıp bir çok tuhaf aksilikle karşılaşmış olmama rağmen bugün böyle sağlıklı olmam gerçekten mucize. Ancak atlattığım bütün bu badireleri düşündüğümde, kendimi koruyabilmemin tesadüflere bağlı olabileceğini pek düşünmüyorum. (sf.32)

Kaydadeğer diğer çalışmalarım, her ne kadar haşmetli olsalar da bir gün gölgede kalacaklar, yine de bana bahşettikleri başarı, bin yıl boyunca huzur içinde uyumama yeter. (sf.42)

SONRAKİ GİRİŞİMLERİM (sf.45)

Başarmak istediğim şeylerden biri de hayal kırıklığıyla hatırladığım, yüksek bir binadan şemsiyeyle atlayıp yere çakıldığım ama bir gün üstesinden geleceğimi hiç aklımdan çıkarmadığım uçuş mekaniğidir. (sf.47)

Real Gymnasium'daki eğitimimi bitirmek üzereyken tehlikeli bir hastalığa, daha doğrusu günden güne kötüleşen, doktorların bile çaresiz kalıp benden umudu kestiği beni yatağa düşüren bir dizi hastalığa yakalanmıştım. Neyse ki bu dönemde istediğim kadar kitap okuyabiliyordum; (...) Mark Twain'in erken dönem eserleri olan bu kitaplar, mucizevi bir şekilde iyileşmeme yol açtı. Yirmi beş yıl sonra "Bay Clemens'le (Mark Twain)" tanışıp kendisiyle dost olduğumda, ona başımdan geçen bu ilginç deneyimi anlattım ve o yüce gönüllü adamın nasıl hıçkırıklara boğularak ağladığına şaşırarak şahit oldum. (sf.48)


Bundan sonra kendimi fizik, mekanik ve matematik gibi derslere verdim, neredeyse boş zamanlarımın tamamını kütüphanede geçiriyordum. Başladığım şeyi ne olursa olsun bitirmek gibi bir takıntım vardı ve bu da beni sık sık zor durumda bırakıyordu. Bir keresinde Voltaire'nin kitaplarını okumaya başlamıştım, günde yetmiş iki fincan kahve içerek, durmaksızın, üstelik küçük karakterlerle yazan ve 100'den fazla eseri olan bir yazı canavarı olduğunu öğrendiğimde gözüm korkmuştu ama yine de son kitabına kadar okudum ve bitirdiğim de, "Bir daha asla!" dedim. (sf.53)


TESLA BOBİNİ VE TRANSFORMATÖRÜN İCADI (sf.63)

Kendi kendime, "Bu muymuş Amerika?" diye, acı veren bir şaşkınlıkla sormuştum. "Avrupa medeniyetinin yüzyıl gerisinde!" Ancak 1889 yılında, yani beş yıl sonra Avrupa'ya döndüğümde anladım ki, Amerika aslında Avrupa'nın yüz yıl İLERİSİNDEYDİ ve şimdiye kadar yaşadığım hiçbir şey bu fikrimi değiştirmedi. (sf.71)

Edison'la tanışmak hayatım boyunca unutamayacağım bir olaydır. Bu muhteşem insanın, kendisine hiçbir olanak tanımamışken ve bilimsel eğitim almadan bu kadar büyük şeyler başarmış olması beni şaşırtmıştı. Yaklaşık bir düzine dil öğrenmiş, sanat ve edebiyatı altını üstüne getirmiş, en güzel yıllarımı kütüphanelerde, Newton'ın "Principia"'sından tutun da Paul de Rock'un kitaplarına varıncaya kadar, elime geçen bütün kitapları okuyarak hayatımı harcamıştım ama onunla tanışınca hayatımın çoğunu boşa geçirmiş gibi hissettim. Çok geçmeden anladım ki onunla tanışmak hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biriydi. (sf.71)

BÜYÜTÜCÜ VERİCİ (sf.79)

Geçmişimi gözden geçirdiğimde küçücük şeylerin kaderimizi nasıl etkilediğini fark ediyorum. Bunu anlatabilmek için gençliğimde başımdan geçen bir olayı örnek verebilirim. Bir kış günü arkadaşlarımla birlikte bir tepeye tırmanmıştık. Yerler epey bir karla kaplıydı ve hava güneyden gelen ılık esintilerle tam da istediğimiz gibiydi. Bir taraftan kartopu oynayıp eğlenirken diğer taraftan küçüklü büyüklü kartoplarını hangimiz daha uzağa ulaştıracağız diye tepeden aşağı yuvarlıyorduk. İçlerinden biri aniden hızlanarak yuvarlanmaya başladı, büyüye büyüye neredeyse bir ev kadar oldu ve vadinin dibine ulaşıp karşı yamaca çarparak dağılıncaya dek durmadı, çarpmanın şiddeti o kadar yüksekti ki ayağımızın altındaki zeminin titrediğini hissettik. Büyülenmiş gibi bakakalmış, bunun nasıl olduğunu anlayamamıştım. Haftalar boyu çığın görüntüsü gözümün önünden gitmedi, küçük bir şeyin nasıl olupta bu kadar muazzam büyüklüğe ulaşabildiğine hayret edip duruyordum. O zamandan beri güçsüz devinimlerin büyümesi beni hep büyüledi. Yıllar sonra mekanik ve elektrik titreşimler üzerine deneysel çalışmalar yapmaya başladığımda, bu konuya olan ilgim ilk günkü kadar canlıydı. Küçük bir kartopunun büyüyerek bir çığa dönüşmesini anbean gözlemlemiş olmasaydım, hayatımın en büyük icadını küçük bir kıvılcım üzerinden geliştiremeyecektim belki de.

Bir gün dağlarda dolaşırken yaklaşan fırtınayı görüp sığınacak bir yer aramaya koyuldum. Gökyüzü yağmur yüklü kara bulutlarla dolu olmasına rağmen yağmur yağmıyordu, derken birden şimşek çaktı ve ardından da tufan koptu. Bu gözlem beni düşünmeye sevk etti. Bu iki olay arasındaki neden-sonuç ilişkisi apaçık ortadaydı ve küçük bir aydınlanma beni şu sonuca götürdü; yağan yağmurun sahip olduğu elektrik enerjisi önemsizdi, şimşeğin işlevi daha çok yağmur yüklü bulutlar için hassas bir tetikleyici görevi görmesiydi. (sf.83)

Böylece, 1899 baharında kablosuz akım iletme laboratuvarımı inşa etmek için bütün hazırlıkları tamamlayıp, bir yıl sürecek çalışmalarıma başlamak üzere Colorado'ya taşındım. (sf.85)


TELOTOMATİK SANATI (sf.97)

Kimi de yaka düğmesini kaybettiğinde telaşlanıp küfretmeye başlar, oysa bunun yerine son hareketlerini gözden geçirse belki de kaybettiklerini bulabilecektir. Gözlem eksikliği sadece bir cehalet biçimidir ve topluma egemen olan birçok hastalıklı düşünce ve aptalca fikrin de sorumlusudur. (sf.111)

Düşmanın hedefindeki bir şehir dünyanın neresinde olursa olsun vurulabilecek ve yeryüzünde bunu engelleyebilecek bir güç bulunamayacaktır. Dünyamızı cehenneme çevirecek ve yaklaşmakta olan bu felaketi önlemek istiyorsak, bir an bile gecikmeksizin ülkemizin bütün gücünü ve kaynaklarını uçan makineleri ve kablosuz enerji iletimini geliştirmeye zorlamalıyız. (sf.120)


Kitaptan Alıntılar ;

  • "İnsan doğasında bulunan gelişme eğilimini tutkulu bir arzuya dönüştüren kişi, başarıyı çok daha hızlı bir şekilde yakalar." (sf.63)
  • "Geçmişimi gözden geçirdiğimde küçücük şeylerin kaderimizi nasıl etkilediğini fark ediyorum." (sf.79)